Bir Tren Istasyonundan Cok Ote...

10:07 AM / Posted by Qte / comments (0)


New York’u ziyarete gelenlere gormelerini tavsiye ettigim yerlerden biri Grand Central Terminal’dir. Hani su Gossip Girl’da Serena van der Woodsen’in (yada diger adiyla “S”’in) Connecticut’dan New York’a donusunun sahnelendigi istasyon… Ya da soyle hatirlatayim, “I am a Legand” filminde Will Smith’in ayaklarindan iple yukariya baglandigi sahnedeki bina. Grand Central Terminali, hem mimari, hem tarihsel, hem de modern anlamda cok renkli ve etkileyici bir yerdir. Her New Yorklu’nun yolu bu istasyona mutlaka duser cunku sehir ici ulasimi saglayan bir kac degisik metro hatti buradan gecer. Ayrica sehir disina ulasimi saglayan trenlerin de merkezi olmasi nediniyle, gunun her saatinde oldukca yogundur diyebilirim. Ama buranin bir tren istasyonu olmasinin otesinde cok daha eglenceli yonleri vardir. Ve inanin bunu bir cok New Yorklu bilmez.

Birlesmis Milletler’de calisirken, soguk kis gunleri, oglen aralarimda dolanmak icin bu terminalin icine girerdim. 1 saat nasil gecer anlamazdim, zira bu terminalin icinde yok yok diyebilirim. Kitap, kart, cicek, taki, cikolata, hediyelik esya, spor dukkanlari, bilumum restoranlar ve cafeler… Benim en cok sevdigim bolumu ise, girisi Lexington Avenue uzerinden olan pazar yeri. Uzun bir koridor boyunca, sagli sollu mini-standlarin dizildigi bu alisveris yerinde neler yokki… Tavsiyem, hemen giristeki ekmekciden tarcin ve kuru uzumlu ekmek almaniz ve onun tam karsisinda bulunan sebzeciden alacaginiz kaktus ciceginin meyvasini denemeniz. Ve tabiki birde peynircisine ugramaniz! Istediginiz kadar cesit deneyebileceginiz bu peynircide, cok lezzetli dakikalar gecireceginizi garanti ediyorum. Burada da favorim "Drunken Goat" adli Ispanyol keci peyniri. Disi Doble Pasta kirmizi sarabiyla tatlandirilmis bu yumusacik peynire bayilacaksiniz.

Grand Central Terminal'i 42. Sokak ve Park Avenue’nun kesisiminde yer aliyor. Hem disaridan resmini cekmeyi, hem de icini gezmeyi ihmal etmeyin. Cok onemli bir ayrinti daha: terminal’in ve pazar yerinin tavan suslemelerine de bakmayi unutmayin-- cok etkileyiciler. New York’tan Sevgilerle,

Labels: , , ,

Central Park'ta Istanbulive

7:44 PM / Posted by Qte / comments (2)

Canim Meldos'umun Central Park'ta cektigi resimleri asagida gururla sunuyorum. Ah su Central Park gercekten de cok romantik ve keyifli bir yer! (Sevgili Melda'nin resimleri de bunu cok guzel yansitiyor diye dusunuyorum.) Ve isin ilginci, her kosesinde ayri bir manzarayla, ayri bir suprizle (paten sovlari, yogacilar, kemancilar gibi) karsilabilecek olmaniz... Ama acikcasi beni su aralar en cok sevindiren suprizlerden biri Central Park'in Summer Stage'inde SERTAB ERENER & Demir Demirkan, MFO, HUSNU SENLENDIRICI ve bir dolu konuk sanatcinin konser verecek olmalari! (Yiiihuuuuwww) Istanbulive adini tasiyan konser, 27 Haziran Cumartesi gunu Central Park'in en eglenceli bolumlerinden birinde yer alacak. Tek korkum havanin bozulabilme ihtimali-- zira New York'ta ay sonuna kadar hergun yagmur bekleniyor!!! Hersey yolunda gider de konser kazasiz belasiz gerceklesirse sizler icin bol bol resim cekecegim ve yayinlayacagim.

Son olarak da soylemeden edemeyecegim ama keske soyle organizasyonlarin reklamlari biraz daha iyi yapilsa. Bana bir arkadasim soylemis olmasa benim bu konserden haberim bile olmayacak. Bir tek yerde bile bir afis gormus degilim... Ve birtek ben de degil, ogrenir ogrenmez bilgileri yolladigim tum arkadaslarim da bihaberlerdi ne yazikki... Umarim New York'ta ve cevre sehirlerde yasayan diger Turk'lerin de bir sekilde haberi olur ve bu konsere gelirler cunku gurbette Turklerin organizasyonlarini izlemek bir baska guzel, bir baska coskulu ve bir baska gurur verici. New York'tan sevgilerle...

Not. Central Park hakkinda daha once yazdiklarimi okumak icin buraya tiklayin.




Labels: , ,

Biraz da Pazar Gezelim...

7:36 PM / Posted by Qte / comments (2)

Is-guc ve tasinma telasi derken, bir koca hafta nasil gecti anlayamadim. Ama bu araya bir iki eglenceli aktivite sikistirmayi basardim! (Cin mahallesi sozumu hala tutuyorum, o da yakinda gerceklesecek). Mesela sizlere New York’un pazarlari nasil olur diye gostermek amaciyla Union Square’de kurulan “Farmer’s Market’i” gezip, fotografladim.

Amerika ve ozellikle de New York’u Hollywood filmlerinden takip edenler icin pazar kavrami cok yabanci gelebilir. Ornegin, annem beni ilk ziyarete geldiginde onu bir persembe pazarina goturmustum. Ortami gorunce, oldukca sasirmisti… Turkiye ve Amerika pazarlarinin en buyuk farki her birinin farkli amaclarla kurulmus olmasidir.

Turkiye’de genelde pazarda satilan urunler markettekilere gore daha ucuzdur. Siki pazarlik yapip, istediklerinizi ucuza alabilir, oradan tatmin olmus bir sekilde ayrilabilirsiniz. Ama New York’ta durum biraz daha farkli. Genelde, kurulan pazarlarda organik mallar ve yerel urunler pahali fiyattan satilir. Pazar mallarina gelince ise, marketlerde bulamayacaginiz tazelikte ve cesitlilikte sebzeler, meyvalar, peynirler, ev yapimi turtalar, ekmekler, ve icecekler tezgahlari doldurur.

Turkiyemin eglenceli pazarlarina benzemez ama New York’ta pazara gitmek de bir keyiftir. Ozellikle de New York marketlerinde satilan tarihi gecmesine 2 gun kalmis mallari yada hormondan patlayacak kadar sismis sebze/meyvalari almaktan bikip usanmissaniz… Dusunuyorum da, ben burada ne zaman pazara gitsem mutlaka bolca yesillik ve rengarenk meyvalar aliyorum. Ne yapayim, o kadar tazesini ve dogalini New York marketlerinde bulmak kolay degil… (Herkesin butun gun restoranlarda yemek yedigini dusunursek, taze sebzelere pek de bir ragbet olmayisi ve bu yuzden her yerde bulunmayislari anlasilir bir durum aslinda.)


Sebzeler ve meyvalari bir kenera birakirsak, benim New York pazarlarinda en cok begendigim bolum, turta satan bayanlarin bolumudur! Her pazara illaki gelir, ev yapimi turtalarini satar bu hanimlar. Mutlaka o bolumde uzun bir sira olur ve gunun sonunda tum turtalarini satmis olmanin gururuyla erkenden donerler evlerine. Eee ne de olsa turta Amerikalilarin en sevdigi tatlilarin basinda geliyor! Aksi beklenemez…
Turkiye’deki gibi bagiran, musteri avlayan pazarcilari bulamazsiniz belki ama yine de hareketlidir New York pazar yerleri. En yogun bolumlerden biri de cicekcilerin oldugu kisimdir! Ozellikle yaz aylarina girecegimiz su gunlerde, herkesin evine bir cicek alma telasi oldugu icin, o bolumde bicir bicir bir haretlilik gorursunuz.


Peynircisinden tutun da dondurulmus etler satan kasabina kadar her telden ilginc urune rastlamak mumkundur. Yolunuz duser de kendinizi bir Farmer’s Market’te bulursaniz, mutlaka apple cider icmenizi tavsiye ederim (her pazarda mutlaka bulunan baska bir urun daha). Bu baharatli elma suyu icecegi gunun yorgunlugunu ustunuzden aldigi gibi, enerjinizi de yerine getirecektir. New York’tan sevgilerle…












Labels: , ,

New York Hakkinda Yararli Bir Link

2:35 PM / Posted by Qte / comments (1)

New York’a gelmeden yada gelince mutlaka takip etmeniz gereken bir kaynak varsa (bu blogdan sonra tabiiki) o da New York Magazine olmali. Hem guncel gelismeleri, hem de yeni acilan yada cok tutulan mekanlari takip edebileceginiz oldukca sik guncellenen bir site (Aslinda bir dergi tabiiki ama artik her tur derginin cok daha guncel haline internet uzerinden ulasabileceginiz icin, basilmis halinden hic bahsetmiyorum bile. Hatta yakinda bu tarz dergilerin tamamen ortadan kalkacagina inaniyorum).
Bu sayfadanin gece hayati, alisveris, restoran gibi linklerini klikleyerek bu konularda detayli arastirma yapabilir, gideceginiz yerleri buradan belirleyebilirsiniz. Ornegin, benim en sevdigim- ve sik yararlandigim bolum restoran bolumu. Butcenize, gitmek istediginiz mahalleye, ve hatta denemek istediginiz mutfaga gore size arama sonuclari sunuyor. Listede cikan restoranlar hakkindaki yorumlari okuyabiliyor ve ona gore kararinizi verebiliyorsunuz. Restoranlarin resimlerini ve menulerini de inceleyebiliyorsunuz.... Ayrica New York’un en iyileri bolumune de goz atin, burada da ozellikle denemek istediginiz bir yemek varsa, onun en iyi oldugu mekani bulaniliyorsunuz. Ornegin, en iyi hamburgerci, sushici, yada cupcake’ci gibi...Bu siteyi simdiden iyice karistirmanizi ve New York’a geldiginizde bol bol yararlanmanizi tavsiye ediyorum. http://www.nymag.com/ New York’tan sevgilerle…



Labels: , , ,

New York'un Kalbine Yolculuk

1:31 PM / Posted by Qte / comments (2)

Bu bloga soyle bir bakinca, New York’un parklarindan, bahcelerinden, ve bilimum acik hava mekanlarindan bolca bahsettigimi goruyorum… ama Central Park’a deginmeden olmaz. Nede olsa, New York’un goz bebegi, bir tanecik Central Park’i var. Bir lokma gunes acsa, herkes oraya kosar. Kitabini, yemegini, frizbisini kapan solugu Central Park’ta alir. Bu kadar hayati bir rolu varken, Central Park’tan bahsetmemek olmaz. Yaniliyor muyum?


Hinca hinc dolu bir sehir haritasinin orta yerine bir dikdortgen kutu cizin ve icini yesillikler, havuzlar ve yollarla doldurun. Alin size Central Park! Haritada baktiginiz da aynen bu sehilde, sehrin ortasina yerlestirildigini gorursunuz. Ama icine girdiginizde size sunacagi aktiviteler sinirsizdir. Fayton turlarindan tutun, acikhava tiyatrosuna, maket tekne yarislarina kadar herturlu ilgi alanina hitap eden bir parktir. Central Park’i gezip de, sikilan birine henuz rastlamadim diyebilirim. En kotu ihtimal, bir banka oturup, gelen geceni izleyerek bile cok eglenebilirsiniz. Keza Central Park’a gelen insanlarin ilgincligine dalinca, insan saatin nasil gectigini anlamiyor bile... Pateniyle gezenler, bebek pusetleri onlerinde kosuya cikmis olanlar, topuklu ayakkabisiyla bile gelenler var… son derece degisik insanlarin akinina ugrayan cok eglenceli bir mekandir Central Park.

New York’a beni ziyarete gelen misafirlerimi mutlaka goturmeye calisirim. Giriste hepsi once bu parkin sehrin tam gobeginde olmasi nedeniyle cok gurultulu oldugundan sikayet ederler. Ancak biraz icerilere yurudukce ve degisik aktivite duraklarina rastladikca insanlarin fikirleri hemen degisiverir. Bir kosede toplanmis yoga yapanlari gormek, bir diger kosede calgicilari dinlemek, bir iki dakkika sonra aktobasi yapan bir cifti izlemek… sikilip bir baska tarafa yonelince bir anda patenle dans eden insanlarin arasina dalivermek… iste Central Park’in bu beklenmedik hali hemen etkileyiverir ilk defa gelenleri. Icinde hayvanat bahcesi ve hatta atli karinca bile oldugunu soylemis miydim? Bakin bende yazdikca sasiriyorum, hakkikaten de Central Park’ta sikilmaya imkan yok. Manhattan adasinin %6’sini kaplayan bu park boyuna 59. sokaktan 110. sokaga, enine ise 5.caddeden 8.caddeye kadar uzanir. Gunesli guzel bir gunde mutlaka gidip gormenizi tavsiye ederim! Kalabaliktan uzak durmak isterseniz hafta ici, parki doluyken goreyim derseniz de haftasonu gitmenizi oneriyorum. New York’tan sevgilerle…
Not. Bu posttaki ilk resim www.chooseurfun.com adresinden alinmistir.

Labels: , , ,

Brooklyn Koprusu

11:58 AM / Posted by Qte / comments (0)

Iste New York’un en sevdigim mekanlarindan biri daha! Meshur tarihi Brooklyn Koprusu! New York’u New York yapan bir yapitasi da diyebiliriz. Brooklyn koprusunu gezmeden ve Manhattan adasindan Brooklyn tarafina gecip, New York manzarasini izlemeden New York’u gormus sayilmazsiniz. 1883 yilinda acilan bu kopru, hem yayalarin hem de araclarin kullanabilecegi sekilde dizayn edilmis. Tabii bu kopruden bisiklet kiralayip gecmenin de keyfi cabasi!
Manhattan tarafindan, yaya yoluna girisinizi Centre sokagindan yapabilirsiniz. Ondan sonra zaten yol ve insanlar sizi Brooklyn tarafina gecirecektir. Brooklyn’nin de nehir kiyisini yayan bir sekilde kesfedebilir, bol bol New York manzarasi resimleri cekebilirsiniz. Brooklyn tarafina gecmisken River Café’yi de ziyaret etmek sart. Tonla Hollywood filminin cekildigi, New York’a gelen herkesin mutlaka ugramak istedigi bu cafenin onunde cekilen resimler bir harika oluyor! 1977 acilan bu café, o zamanlar sadece limana yanasan yuk tekneleri calisanlari icin cazip bir yermis. Zamaninin New Yorklularinin olu yatirim olarak gordugu bu mekan, kisa sure icinde New York’un vazgecilmez duraklarindan biri olmus! Ayrica bir dolu reklam ve moda cekimine, sayisiz dugune ve unlulerin akinlarina da ev sahipligi yapmis. Brooklyn koprusunun hemen altinda kalan River Café’den ayni zamanda ozgurluk anitini da gormeniz mumkun. Yemeklerine gelince, benim favori restoranlarim arasinda olmasada, klasik ve iddali bir Amerikan menusu…oraya kadar gitmisken denemekte yarar var diyorum. New York’tan sevgilerle…



Labels: , ,

New York’un Botanik Bahcesi

8:04 AM / Posted by Qte / comments (0)

New York’a gelince insanlar once bir sok yasarlar. Kalabalik, kesmekes, ve sonsuz bir enerji! NewYorkerlarin hizli yasam tarzlari, agresif davranislari… Her koseyi donuste bir hareketlilik, omuz omuza yurunen kimi sokaklar… tum bunlar bazen alismamis insana cok gelir. Kacmak, ferah biryerlere siginmak istenir. Iste bu gibi zamanlar icin en iyi alternatiflerden biri New York’un Botanik Bahcesidir, yani New York Botanical Garden. Ahh, bu bahce beni benden alan bir yer, hemen itiraf etmeliyim! Huzur dolu, sakin, yuruyus yapmak ve temiz hava almak icin ideal. Ama NY Botanik Bahcesinin acik ara farkla en buyuk artisi ciceklerinin ve agac turlerinin zenginligi ve cekiciligi. Hayatinizda ve hatta ruyanizda bile goremeyeceginiz belki sadece Alice’in harikalar diyarinda bir ornegini bulabileceginizi dusundugunuz ciceklerin oldugu bir mekan. Burasi adeta bir cicek muzesi diyebilirim. Her koseyi donuste hayretlere dusebilirsiniz. 1891’de kurulmus olan bu bahce, ayni zamanda botanik arastirmalarin da yapildigi bir mekan. Amerika’nin en buyuk Botanik bahcesi ve dunyada da ilk besin icinde. Ayrica meraklisina, burada dunyanin en buyuk botanik kutupanelerinden biri de bulunmakta!


NY’un Botanik Bahcesine duzenli olarak gitmeye calisiyorum cunku tahmin edersinizki her sezon baska bir guzel. Sonbaharda yaprak renklerinin nasil da degistigine sahit olurken, ilkbaharda cicek acan agaclarin buyusune kapiliyorsunuz... Icinde 50 degisik minik bahcecigi barindiran bu mekanda, canim arkadasim Aysegul Kara’nin hayrani oldugu manolya bahcelerinden tuttun da, nilufer havuzlari, sakayik bahcelerine kadar her cesit lokal ve egzotik cicege rastlamak mumkun. Ayrica yine Amerika’nin en buyuk serasi da burada bulunuyor. Seranin icerisi ise gercekten bir Alice in Wonderland tecrubesi! Afrika’nin, Uzakdogu ve Avrupa’nin dort bir kosesinden getirilmis muhtelif agac ve bitci cesitleri kendi ortamlarinda ve iklimlerinde preserve edilerek, hayranlarina sergileniyor.

Fransa’nin Alp daglarinda gecirdigim bir yaz ayinda, Alp cicekleri uzerine bir ders almistim… oldukca keyifli, saatlerce dag tepelerine tirmanip en nadir cicek turlerini aradigimiz, resimlerini cektigimiz bir dersti. Orada gordugum olaganustu cicekleri baska yerde bulamam saniyordum. Ancak NY Botanical Garden’in, Alplerde bile zar zor yetisen cesitli cicek ve bitki ailelerine ev sahipligi yapiyor olmasi beni cok sasirtmisti.

Bahce yada parklari gezmekten hoslanan biri olmasaniz bile, mutlaka gezin gorun derim cunku NY Botanik Bahcesinde en anti-yesil insani bile mutlu edecek birsey mutlaka var! Hem New York’un yoruculuguna keyifli bir ara vermis, hemde ruhunuzu dinlendirmis de olursunuz. Eger yakalayabilirseniz, Japon bahceleri sergisi NY Botanik Bahcesinin en onemli ve buyuk sergisi! Ben bir turlu denk getiremedim ama New Yorklular anlata anlata bitiremezler. Ayrintili bilgi icin http://www.nybg.org/ adresini ziyaret edin. New York’tan sevgilerle...
Not. Bu posttaki ilk resim www.nycgo.com adresinden alinmistir.

Labels: , , ,