New York'un Kalbine Yolculuk

1:31 PM / Posted by Qte / comments (2)

Bu bloga soyle bir bakinca, New York’un parklarindan, bahcelerinden, ve bilimum acik hava mekanlarindan bolca bahsettigimi goruyorum… ama Central Park’a deginmeden olmaz. Nede olsa, New York’un goz bebegi, bir tanecik Central Park’i var. Bir lokma gunes acsa, herkes oraya kosar. Kitabini, yemegini, frizbisini kapan solugu Central Park’ta alir. Bu kadar hayati bir rolu varken, Central Park’tan bahsetmemek olmaz. Yaniliyor muyum?


Hinca hinc dolu bir sehir haritasinin orta yerine bir dikdortgen kutu cizin ve icini yesillikler, havuzlar ve yollarla doldurun. Alin size Central Park! Haritada baktiginiz da aynen bu sehilde, sehrin ortasina yerlestirildigini gorursunuz. Ama icine girdiginizde size sunacagi aktiviteler sinirsizdir. Fayton turlarindan tutun, acikhava tiyatrosuna, maket tekne yarislarina kadar herturlu ilgi alanina hitap eden bir parktir. Central Park’i gezip de, sikilan birine henuz rastlamadim diyebilirim. En kotu ihtimal, bir banka oturup, gelen geceni izleyerek bile cok eglenebilirsiniz. Keza Central Park’a gelen insanlarin ilgincligine dalinca, insan saatin nasil gectigini anlamiyor bile... Pateniyle gezenler, bebek pusetleri onlerinde kosuya cikmis olanlar, topuklu ayakkabisiyla bile gelenler var… son derece degisik insanlarin akinina ugrayan cok eglenceli bir mekandir Central Park.

New York’a beni ziyarete gelen misafirlerimi mutlaka goturmeye calisirim. Giriste hepsi once bu parkin sehrin tam gobeginde olmasi nedeniyle cok gurultulu oldugundan sikayet ederler. Ancak biraz icerilere yurudukce ve degisik aktivite duraklarina rastladikca insanlarin fikirleri hemen degisiverir. Bir kosede toplanmis yoga yapanlari gormek, bir diger kosede calgicilari dinlemek, bir iki dakkika sonra aktobasi yapan bir cifti izlemek… sikilip bir baska tarafa yonelince bir anda patenle dans eden insanlarin arasina dalivermek… iste Central Park’in bu beklenmedik hali hemen etkileyiverir ilk defa gelenleri. Icinde hayvanat bahcesi ve hatta atli karinca bile oldugunu soylemis miydim? Bakin bende yazdikca sasiriyorum, hakkikaten de Central Park’ta sikilmaya imkan yok. Manhattan adasinin %6’sini kaplayan bu park boyuna 59. sokaktan 110. sokaga, enine ise 5.caddeden 8.caddeye kadar uzanir. Gunesli guzel bir gunde mutlaka gidip gormenizi tavsiye ederim! Kalabaliktan uzak durmak isterseniz hafta ici, parki doluyken goreyim derseniz de haftasonu gitmenizi oneriyorum. New York’tan sevgilerle…
Not. Bu posttaki ilk resim www.chooseurfun.com adresinden alinmistir.

Labels: , , ,

New York’un Botanik Bahcesi

8:04 AM / Posted by Qte / comments (0)

New York’a gelince insanlar once bir sok yasarlar. Kalabalik, kesmekes, ve sonsuz bir enerji! NewYorkerlarin hizli yasam tarzlari, agresif davranislari… Her koseyi donuste bir hareketlilik, omuz omuza yurunen kimi sokaklar… tum bunlar bazen alismamis insana cok gelir. Kacmak, ferah biryerlere siginmak istenir. Iste bu gibi zamanlar icin en iyi alternatiflerden biri New York’un Botanik Bahcesidir, yani New York Botanical Garden. Ahh, bu bahce beni benden alan bir yer, hemen itiraf etmeliyim! Huzur dolu, sakin, yuruyus yapmak ve temiz hava almak icin ideal. Ama NY Botanik Bahcesinin acik ara farkla en buyuk artisi ciceklerinin ve agac turlerinin zenginligi ve cekiciligi. Hayatinizda ve hatta ruyanizda bile goremeyeceginiz belki sadece Alice’in harikalar diyarinda bir ornegini bulabileceginizi dusundugunuz ciceklerin oldugu bir mekan. Burasi adeta bir cicek muzesi diyebilirim. Her koseyi donuste hayretlere dusebilirsiniz. 1891’de kurulmus olan bu bahce, ayni zamanda botanik arastirmalarin da yapildigi bir mekan. Amerika’nin en buyuk Botanik bahcesi ve dunyada da ilk besin icinde. Ayrica meraklisina, burada dunyanin en buyuk botanik kutupanelerinden biri de bulunmakta!


NY’un Botanik Bahcesine duzenli olarak gitmeye calisiyorum cunku tahmin edersinizki her sezon baska bir guzel. Sonbaharda yaprak renklerinin nasil da degistigine sahit olurken, ilkbaharda cicek acan agaclarin buyusune kapiliyorsunuz... Icinde 50 degisik minik bahcecigi barindiran bu mekanda, canim arkadasim Aysegul Kara’nin hayrani oldugu manolya bahcelerinden tuttun da, nilufer havuzlari, sakayik bahcelerine kadar her cesit lokal ve egzotik cicege rastlamak mumkun. Ayrica yine Amerika’nin en buyuk serasi da burada bulunuyor. Seranin icerisi ise gercekten bir Alice in Wonderland tecrubesi! Afrika’nin, Uzakdogu ve Avrupa’nin dort bir kosesinden getirilmis muhtelif agac ve bitci cesitleri kendi ortamlarinda ve iklimlerinde preserve edilerek, hayranlarina sergileniyor.

Fransa’nin Alp daglarinda gecirdigim bir yaz ayinda, Alp cicekleri uzerine bir ders almistim… oldukca keyifli, saatlerce dag tepelerine tirmanip en nadir cicek turlerini aradigimiz, resimlerini cektigimiz bir dersti. Orada gordugum olaganustu cicekleri baska yerde bulamam saniyordum. Ancak NY Botanical Garden’in, Alplerde bile zar zor yetisen cesitli cicek ve bitki ailelerine ev sahipligi yapiyor olmasi beni cok sasirtmisti.

Bahce yada parklari gezmekten hoslanan biri olmasaniz bile, mutlaka gezin gorun derim cunku NY Botanik Bahcesinde en anti-yesil insani bile mutlu edecek birsey mutlaka var! Hem New York’un yoruculuguna keyifli bir ara vermis, hemde ruhunuzu dinlendirmis de olursunuz. Eger yakalayabilirseniz, Japon bahceleri sergisi NY Botanik Bahcesinin en onemli ve buyuk sergisi! Ben bir turlu denk getiremedim ama New Yorklular anlata anlata bitiremezler. Ayrintili bilgi icin http://www.nybg.org/ adresini ziyaret edin. New York’tan sevgilerle...
Not. Bu posttaki ilk resim www.nycgo.com adresinden alinmistir.

Labels: , , ,